top of page

Beyin Her Yaşta Gelişmeye Devam eder mi?

Teknolojinin gelişmesi beyinle ilgili bilinen gerçekler üzerinde köklü bir değişim sağlamıştır.Görüntüleme sistemleri bulunmadan önce 20.yüzyılda birçok uzmanın fikir birliğine vardığı beynin değişmez bir yapısı olduğu ve belirli bir yaştan sonra beyin hücrelerinin ölmeye başlayıp yerine yenilerinin gelmediğiydi.Ancak günümüzde bu görüşün tamamen yanlış olduğu anlaşılmış,beynin her yaşta kendini yenileyebilme ve değiştirebilme özelliğinin olduğu görülmüştür.

Bilim adamları beynin yaptığı her farklı etkinlikle kendi yapısını değiştirdiğini,elindeki göreve daha iyi uyum sağlayacak şekilde devrelerini mükemmelleştirdiğini ortaya koymuşlardır.Eğer bazı bölümler zarar görürse ,onların görevini diğer bölümler yerine getirebiliyordu. Belirli alanlarda uzmanlaşmış bölümlere sahip bir organ olarak beynin makina metaforu ,bilim insanlarının gözlemlediği değişiklikleri tam olarak izah edemiyordu.Onlar da bu bu temel beyin özelliğini ‘’nöroplastisite’’ olarak adlandırmaya başladılar.

Nöro sözcüğü ‘’nöronları’’,yani beynimizdeki ve sinir sistemimizdeki sinir hücrelerini ifade eder.Plastisite ise ‘’değiştirilebilir ,şekillendirilebilir,dönüştürülebilir’’ anlamındadır.

Beynin nöroplastisite özelliği bizim yaşamımızı kolaylaştırdığı kadar bazı köklü alışkanlıklarımızdan kurtulabilmemizide çok zorlaştırır.Beynin yapısının hergün düzenli bir şekilde aynı aktivitelerin yapılmasıyla değiştiğini anlıyoruz.Hergün yapılan eylemler beyinde yeni nöral yollar oluşturur.Bu eylemlerin uzunluğu ve sıklığı oluşan bu yeni haritaların kalıcılığını ve ne kadar kullanıldığını belirler.

Beynimiz yapılan eylemlerle şekilleniyorsa ve tüm yaşam boyunca bu özelliği devam ediyorsa o zaman insanın yüksek potansiyeli vardır.Dünya da birçok nörobilimci bu konu üzerine araştırmalar yapmış ve yapmaktadır.Bunlardan birisi Jon Kabat Zinn’dir.Kendisi psikiyatristdir.Uzun yıllar zen meditasyonu ve mindfulness pratikleri yapmış ve bunların kendi üzerindeki etkilerini görmüştür.İlk olarak çalıştığı tıp fakültesinde onkoloji bölümünde çok ağır hastalar üzerinde mindfulness pratiklerini denemeye başlamış.Mindfulness felsefinin temelini oluşturan acıya direnmeden kabullenme pratiklerini ,çok acı çeken hastalara yaptırmaya başlamış.Hastalar acıdan kurtulmak için sürekli çaba vermediklerinde durumu kabul edip acıyla kalmayı öğrenmeye başladıklarında acılarının hafiflediğini gözlemlemişler.Burdan yola çıkarak herkesin kullanabileceği Mindfulness Based Stress Reduction programını geliştirmiştir.Bu programa katılan kişiler 8 hafta boyunca 40 dakika mindfulness pratikleri yaparak budist bir gelenek olan mindfulness hakkında bilgilenmektedir.

Bununla birlikte Sara Lazar adında bir nöropsikolog raslantı eseri başladığı yoga derslerinde eğitmenin iddalı söylemlerine ilk başta kulak asmamakla birlikte ,bir süre sonra kendi üzerinde eğitmenin bahsettiği,empati yapma yeteniğinin artması,başkalarına ve kendine karşı şevkat duygusunun yükselmesi gibi değişikliklere tanık olunca bu konu hakkında araştırma yapmaya karar vermiş.

Halk arasından yoga ve meditasyonla hiç tanışmayan 40 kişilik bir araştırma grubu oluşturmuş.Hepsinin beyin görüntüleri çalışmalara başlanmadan alınıp kaydedilmiş.Sonra 40 gün boyunca düzenli olarak günlük ortalama 25 dakikalık meditasyon yaptırılan kişilerin beyin görüntüleri çalışma sonunda tekrar alınıp incelenmiş.Beyin görüntülerinde tespit edilen farklılıklar şaşkınlık yaratacak kadar büyükmüş.Çalışmaya katılan kişilerin hipokampüs ,hafıza ve öğrenme ile ilgili bölümde gri madde artışı,amigdalada küçülme, prefrontel korteksde gri madde artışı ,insula bölgesinde aktivasyon artışı görülmüştür.Deneye katılanların ifadelerine göre ,eskiye oranla duygu durumlarının daha dengeli olduğunu ve olaylar karşısında daha anlamlı reaksiyonlar verdiklerini belirtmişlerdir.

Yapılan bilimsel çalışmaların sonuçlarından yola çıkarak beynin yapısı her yaşta değiştirilebir elastikiyete sahiptir,bu her yaştan insan için çok umut verici bir buluştur.Çok zor durumda ve hiç iyileşemeyeceğini düşünen insanlar için kurtuluş olmuştur.

Özellikle travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişiler üzerinde Dr.Van Der Kolk ‘un yaptığı çalışmalardan oldukça iyi sonuçlar alınmıştır.Hastalarından bir çift, çok büyük bir trafik kazasından sonra geceler boyu kabuslar görmeye başlamaları nedeniyle psikiyatri servisine başvurmuştur.Beyin görüntüleri alınıp bakıldığında insula ve talamus kısımlarını tamamen kapalı olduğu belirlenmiştir.Bu çift üzerinde uygulanan bedensel duyumlara yoğunlaşarak yapılan yoga ve meditasyon çalışmları sonucunda konuşma terapisinde elde edilemeyen ,çok iyi sonuçlar alınmışır.Tekrar çekilen FMRI görüntüleriyle insula ve talamus bölgelerinin açıldığı ve aktif moda geçtiği kanıtlanmıştır.Zaten kişilerin kendi ifadelerinde de bedensel duyumlarını hiç hissedemedikleri ve yoğun şekilde kendilerine yabancılaşma durumunun olduğu, ancak meditasyon ve yoga pratiklerinden sonra kendi bedenlerini hissedebildikleri doğrultusundaki görüşleri ,travma tedavisinde yeni bir yol açmıştır.

Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan kişilerde görülen yabancılaşma,donma gibi durumlardan yoğun şekilde şikayet duyan ordu mensupları için de yoga grupları oluşturularak tedavi başlamıştır..Bu kişilerin en yoğun yaşadığı şikayet travma anında bedende hissedilen duyumları anımsatacak bir olay yaşadıklarında bunun şu anda mı yoksa geçmişte mi yaşandığının ayrımına varamamaktır.Bu ayrımı yapamayan kişiler travma yaşadıkları ana geri dönerek çok büyük tepkiler vermektedirler.Kişilerin hayata tutunmalarını engelleyen bu durumun tedavi edilebiliceğini görmek hastalar için umut verici olmuştur.

Nöroplastisite insanın hayallerine ulaşabilmesi için kullanabileceği doğuştan gelen bir niteliktir.Çok başarılı insanların hayatlarına bakıldığında çok çalıştıkları ve düzenli bir şekilde aynı eylemi tekrar ettikleri gözlemlenmiştir.Başarılı sanatçıların ,bilim adamlarının aynı konu üzerinde 10000 saat çalışmanın sonunda başarıya ulaştıkları fark edilen diğer bir veridir.

Piyano çalmamış birisi hergün düzenli pratiklerle ,aksatmadan 10000 saat çalışırsa bu sürenin sonunda beyinde yeni bir harita oluşucak ve çalabilir konuma gelecektir.

Bill Gates üniversiteye başlayana kadar geceleri evden kaçıp ,okulun bilgisayar labarotuvarında çalışırmış.Kendisi üniversiteye başladığında herkesin yeni öğrenmeye başladığı bilgileri çok iyi uygulayabilecek kadar tecrübesi oluşmuştu.Bu durum onu şu anki bir çoğumuzun belki de deha olarak tanımladığı konumuna taşımıştır.

Diğer taraftan da doğuştan yetenekli olan bir keman sanatçısı çalışmalarını düzenli olarak yapmayıp,başta hiç yeteneği olmayan ancak disiplinli pratiklerle kendini geliştiren kemanistin gerisinde kaldığıda görülmüştür.

Hepimiz belirli genetik özelliklerle doğuyor,ardından bulunduğumuz çevrenin etkisiyle şekillenen bir sinir sistemiyle gelişiyoruz.Bu süre de yaşanan olaylar iyi ya da kötü beynimizde örüntüler oluşturuyor.Bir obje gördüğümüzde onu beynimizdeki bilgiyle eşleştirip adını söylüyoruz.Eğer böyle bir objeyle daha önce hiç karşılaşmadıysak orda öğreniyor ,yeni bir ağ oluşturuyoruz.Bu bütün hayatımız boyunca süreki devam edebilecek birşey.Bu nedenle farklı aktivitelerde bulunmak beyin kapasitemizi genişletiyor.Her sabah işe aynı yolu kullanarak gidip geliyorsak artık yola hiç dikkat etmez otomatik pilotta yolculuğumuzu yaparız.Ancak yolu değiştirirsek dikkatimizi yola vermek durumunda kalır ,beyinde bulunmayan yeni haritayı çizmemiz gerekir.Eğer aynı yolu tekrarlarsak yeni harita beynimizdeki yerini kalıcılaştırır.Londradaki taksi şöförleri tüm şehrin haritasından sınava girerler.Çok sıradan insanların yaptığı bir meslek olan ,taksi şöförlerinin tüm haritayı nasıl kalıcı hale getirdiklerini görmek beynin kapasitesine hayran bırakıyor.

Çeşitli kazalarla beyinlerinin belirli bölümleri zarar görmüş ve bazı işlevlerini yitirmiş kişiler üzerinde yapılan çalışmalarda sonuçlar hayranlık uyandırıcıdır.Bir çatışmada beyninin konuşma merkezi zarar görmüş olan bir askere yapılan konuşma terapisi sonucuda beyinde başka bir bölüm konuşma işlevini yerine getirmeyi öğrenmiş ,sonuç hasta açısından son derece mutluluk verici olmuştur.

Genelde şirketler belirli görevler için deneyim süresine önem verirler.Örneğin hava yolu pilotluğunda deneyimli pilot alımlarındaki süreç uçuş saatiyle paralel olarak ilerler.Kaptan pilot alımlarında şirket kendi kurallarına göre belirli bir saat uçuş deneyimi ister.Bu gereklilik önemlidir,çünkü bazı kuralların kalıcı olarak ,gerektiği yerlerde uygulanabilmesi için belirli sürlerde deneyim edilmesi şarttır.

Teoride öğrenilen bilgilerin uygulama esnasında yerli yerinde kullanılması deneyimle olabilir.Yapılıcak işin niteliğine göre bu süre değişkenlik gösterir.

Bazen çok deneyimli olmak dezavantajda getirebilir,hiç karşılaşılmamış bir durum gerçekleştiğinde eski örüntülerle olayı çözümlemeye çalışmak,durumun farkında olmamak çok kötü sonuçlara neden olabilir.

Sinir sisteminin mindfulness niteliğini hayatımızın her anına entegre edersek ,olanı yargısızca ,ilk defa görüyormuşçasına bakıp eyleme sonradan geçersek iyi sonuçlar alırız.

Beynimizin bu niteliğide aynı bir kas gibi meditasyon pratikleriyle gelişebilir.Bize hayatta mutluluğu getirecek ,acımızı dindirecek bir yetenektir.

Hayatınızın her anını pür dikkat ,meraklı ve yargısızca yaşamaya ne dersin ?

Sevgiler,

1 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
  • Facebook
  • Twitter
  • YouTube
  • Pinterest
  • Tumblr Social Icon
  • Instagram
bottom of page